Türkiye’de uzun bir zamandır atık sularda koronavirüs olup olmadığı tartışılırken, konuyla ilgili olarak Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilge Alpaslan Kocamemi açıklamalarda bulundu. Nisan ayından bu yana devam eden çalışmaların sonucunda, Türkiye’deki koronavirüs yayılımını gösteren haritalar oluşturduklarını anlatan Kocamemi, şunları söyledi:”Nisan ayında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın başlattığı bir proje bu. Türkiye Su Enstitüsü koordinatörlüğünde. Nisan ayında biz Türkiye’nin 81 ilinden numuneleri toplamaya başladık, Haziran ayına kadar bu toplama işlemleri devam etti ve bunlarda SARS-CoV-2 qPCR analizleri gerçekleştirdik. Bunun neticesinde, Nisan ayında başlıca 7 şehrimizde kovid-19 vakalarının yaygın olduğunu gözlemledik. O tarihlerde, haritadan da görüleceği gibi Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde, Karadeniz bölgesinde, Akdeniz’in özellikle doğu kesiminde çok fazla vaka yoktu. Ağırlıklı olarak İstanbul, Bursa, İzmit, İzmir, Konya illerinde kovid-19 vakası daha fazla görmüştük.
Burada İstanbul’u hariç tutuyorum çünkü İstanbul’da hali hazırda vakalar çok fazla. En fazla yoğunluğun olduğu yer baştan beri İstanbul’du. Onun için İstanbul’dan her hafta numune alıyoruz ve yine Devlet Su İşleri (DSİ)’nin yardımıyla, numunelerin qPCR analizleri gerçekleştiriliyor. Fakat raporlamada bir değişiklik yaptık çünkü anladık ki, bizim bu değerleri bu şekilde belirtmemiz, insanlarda bir hissiyat yaratmıyor. Bu amaçla da bir renk skalası belirledik. Aynı Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı gibi, atık sulardaki bu virüs yayılımını haritalar üzerinde nasıl belirleriz skalası bu skala. Koyu yeşil vakaların çok yüksek olduğunu, açıldıkça davakaların azaldığını gösteriyor. Orada bir sarı renk görüyorsunuz, o sarı renk de bizim dedeksiyon limitimiz. Yani qPCR cihazının bir dedeksiyon limiti var. Bunun altındaki değerler ya o bölgede vakaların çok düşük olduğu ya da hiç olmadığı anlamına geliyor.”
Çalışmalar sorunsuz bir şekilde devam ederken, Mayıs ayında birden atık sulardaki virüsü görememeye başladıklarını ifade eden Kocamemi, o tarihlerde virüsün mutasyona uğramış olabileceğini dile getirerek şöyle konuştu:”İlk önce İstanbul’un haritasından bahsedeyim. Burada haftalık olarak alınıyor ve iki adet arıtma tesisi belirledik. Bu arıtma tesisleri çok büyük, Avrupa’da emsali olmayan arıtma tesisleridir. Ambarlı Atık Su Arıtma Tesisi, Avrupa Yakası’nı temsil ediyor ve 1,5 milyon kişiye hitap ediyor. Paşaköy ise Anadolu Yakasını. Anadolu Yakasında 1 milyon kişiye hitap eden tesisler. Yani şöyle söyleyeyim, bu tesislerden bir numune alıp baktığınızda 1 milyon ve 1,5 milyon kişideki yayılıma bakmış oluyorsunuz.
enk değişimlerini görüyorsunuz. Nisan ve Mayıs aylarına vakamız çok yoğundu, sonra bir azalma görüldü. Şu tarihlerde ise İstanbul’da vaka sayılarında artış olduğu renk skalasında da görülüyor. Aradaki boşluğun sebebi şu, biz qPCR’da RDRP genine hitap eden bir primer kullandığımızdan bahsetmiştik. Bu tabii çok teknik ama önemli bir bilgi. Virüsün bir genomu var ve bu genomun değişik bölgelerine hitap eden primerler var. Biz önce RDRP bölgesine hitap eden primerlerle çalışmaya başladık. Virüsü gayet de güzel redekt ediyorduk. Fakat sonrasında, Mayıs ayında Türkiye genelinde virüsü görememeye başladık.
81 ildeki numunelerde, bıçakla kesilir gibi bütün analizler negatif sonuç vermeye başladı. Biz bunu çok ciddi araştırdık. Haziran, Temmuz, Ağustos aylarımız bununla geçti ve primeri değiştirdik. N1N2 bölgesine hitap eden primere geçtik. Aynı tarihlerde, dünyada da çıkmış olan yayınlar. O tarihlerde virüste bir mutasyon olduğunu çok net gösteriyor. Biz de numunelerimizi sekans analizine gönderdik, sonuçları bekliyoruz. O mutasyonu herhalde biz de bu sonuçlarda göreceğiz. Yani biz de atık sularda bu mutasyonu çok net olarak görebildik. Primeri değiştirdiğimiz noktada, virüsü hemen yakalamaya başladık.”
Türkiye’de uzun bir zamandır atık sularda koronavirüs olup olmadığı tartışılırken, konuyla ilgili olarak Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilge Alpaslan Kocamemi açıklamalarda bulundu. Nisan ayından bu yana devam eden çalışmaların sonucunda, Türkiye’deki koronavirüs yayılımını gösteren haritalar oluşturduklarını anlatan Kocamemi, şunları söyledi:”Nisan ayında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın başlattığı bir proje bu. Türkiye Su Enstitüsü koordinatörlüğünde. Nisan ayında biz Türkiye’nin 81 ilinden numuneleri toplamaya başladık, Haziran ayına kadar bu toplama işlemleri devam etti ve bunlarda SARS-CoV-2 qPCR analizleri gerçekleştirdik. Bunun neticesinde, Nisan ayında başlıca 7 şehrimizde kovid-19 vakalarının yaygın olduğunu gözlemledik. O tarihlerde, haritadan da görüleceği gibi Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde, Karadeniz bölgesinde, Akdeniz’in özellikle doğu kesiminde çok fazla vaka yoktu. Ağırlıklı olarak İstanbul, Bursa, İzmit, İzmir, Konya illerinde kovid-19 vakası daha fazla görmüştük.
Burada İstanbul’u hariç tutuyorum çünkü İstanbul’da hali hazırda vakalar çok fazla. En fazla yoğunluğun olduğu yer baştan beri İstanbul’du. Onun için İstanbul’dan her hafta numune alıyoruz ve yine Devlet Su İşleri (DSİ)’nin yardımıyla, numunelerin qPCR analizleri gerçekleştiriliyor. Fakat raporlamada bir değişiklik yaptık çünkü anladık ki, bizim bu değerleri bu şekilde belirtmemiz, insanlarda bir hissiyat yaratmıyor. Bu amaçla da bir renk skalası belirledik. Aynı Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı gibi, atık sulardaki bu virüs yayılımını haritalar üzerinde nasıl belirleriz skalası bu skala. Koyu yeşil vakaların çok yüksek olduğunu, açıldıkça davakaların azaldığını gösteriyor. Orada bir sarı renk görüyorsunuz, o sarı renk de bizim dedeksiyon limitimiz. Yani qPCR cihazının bir dedeksiyon limiti var. Bunun altındaki değerler ya o bölgede vakaların çok düşük olduğu ya da hiç olmadığı anlamına geliyor.”Atık sulardaki ‘koronavirüs haritası’ mutasyonu ortaya çıkardı
Çalışmaları sonucunda oluştukları haritalara bakıldığında, Kasım ayı itibarıyla vakaların Türkiye geneline yayıldığını ifade eden Bilge Alpaslan Kocamemi:”Türkiye geneline baktığımızda bu 3 harita artık bizim bütün çalışmalarımızı neticesini gösteriyor. İlk harita Mayıs, ikincisi Ekim, üçüncü harita ise şu anki durumu gösteriyor. Mayıs ayında sarı bölgeler, kovid-19 vakalarının olmadığı bölgeler. Daha çok belirli başlı illerde; İstanbul, Konya, İzmir gibi illerde varken, Ekim ayında bu vakalar Türkiye geneline bir yayılım göstermiş. Fakat Kasım itibarıyla bütün Türkiye geneline kovid-19’un yayılmış olduğunu bu haritalar ne yazık ki çok net gösteriyor. Trabzon ilinde şu anda ya vaka sayısı çok düşmüş vaziyette, ya dedeksiyon limitinin altında ya da vaka gerçekten yok gibi denecek kadar azalmış durumda. Tabii burada arıtma tesislerinin tipi de önemli. Trabzon ön arıtması olmayan bir il. Bunlar da faktör olabilir ama Trabzon’da şu an vaka çok az gibi görünüyor.
Bu haritalar sayesinde bölgesel karantinaların yapılabileceğini vurgulayan Kocamemi, “Şu an en yüksek iller İstanbul, Bursa, Ankara. Samsun’da da biraz daha artış var. Doğu illerinde Ekim ayında bir yükseliş oldu. Fakat şu an bir azalışa geçti. Tabii haftalık olarak çok ciddi değişimler olabiliyor. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bu şekilde değişti. Mesela Elazığ’da Ekim’de çok yüksek değerler var, ama şu an açık yeşile dönmüş durumda Elazığ. Yani vaka sayılarında azalma var. Adana ve Mersin’de de azalma oldu. Şanlıurfa da çok yüksek bu arada. Van’da hiç yoktu, şimdi var. Bu haritaları daha hızlı bir şekilde oluşturabilirsek, bölgesel karantinalar yapılabilir. Bu karantinayı çift taraflı düşünmek lazım. Biz hep ‘vaka sayısı yüksek olan şehirler karantinaya alınır’ gibi düşünüyoruz ama aslında vaka sayısı düşük olan yerlerde de karantina yapılabilir. O şehri vakasız olarak muhafaza edebilmek adına. Mesela Trabzon ilinde şu an bir vaka yoksa, diğer illerle irtibatı kesilebilir” ifadelerini kullandı.
Yaptıkları çalışmaların başka ülkeler tarafından çok büyük övgü aldığını ve Avrupa’nın hiçbir ülkesinde, atık sularda Türkiye kadar kapsamlı bir çalışmanın yapılmadığını dile getiren Bilge Alpaslan Kocamemi, şöyle devam etti:”Çok büyük bir onurla söyleyebilirim ki Türkiye Avrupa’da, Afrika’da yürütülen çalışmalarda öncü ülke olarak anılıyor. Birçok webinar’a davet ediliyoruz. Bunlar çok büyük kapsamlı webinarlar. Örneğin iki gün önce ben Avrupa Birliği (AB)’nin bir webinarına davet edildim Tarım ve Orman Bakanlığı adına. Bütün Avrupa ülkelerinin SARS-CoV-2’nin atık sulardaki çalışmalarının sunulduğu bir webinardı. Ve inanın, çok büyük övgü aldık. Türkiye’deki kadar kapsamlı bir çalışma Avrupa’nın hiçbir ülkesinde henüz yok. Bu anlamda öncü ülke olarak anılıyoruz. Bunu büyük bir gurur ile söyleyebilirim. Tarım ve Orman Bakanlığı da çok büyük övgüler alıyor. Yaptığımız çalışmaların dünyada bu şekilde lanse edilmesi çok gurur verici bizler için ama tabii en büyük maksadımız, bu çalışmaların ülkemiz için bir artı değere dönüşmesi. Bu anlamda da umuyorum ki yakın gelecekte Sağlık Bakanlığımız tarafından bu verilerimiz daha dikkatli bir şekilde incelenecek ve işlevsellik kazanacaktır. En büyük ümidimiz bu. Proje ekibi olarak, bir erken uyarı sistemi olup, şehirlerde bu analizlere göre lokal karantina önlemleri alınmasını ümit ediyoruz.”
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)